Geçtiğimiz hafta ABD senatosuna, özel sektörde faaliyet gösteren kuruluşların, çalışanlarından ve müşterilerinden elde ettiği biyometrik verileri koşulsuz işleyemeyeceği hususunda bir kanun tasarısı sunulmuştu. Bu konudaki değerlendirmelerime bu link üzerinden ulaşabilirsiniz. en okuyabilirsiniz. Bugün de İngiltere temyiz mahkemesinin, “kolluk kuvvetlerinin yüz tanıma teknolojilerini kullanmasının hukuka aykırı olduğuna dair” verdiği karar çok dikkat çekiciydi.
Bu iki güncel gelişme, biyometrik verilerin ne ticari saikle ne de güvenlik saikle kontrolsüzce kullanılamayacağını açıkça göstermektedir. Yazımda Temyiz Mahkemesi’nin bugünkü kararından bu minvalde bahsedeceğim.
Karara konu olayda, Ed Bridges’in önce Cardiff’te Noel alışverişi sırasında, bir yıl sonrasında ise uzaktan izlediği bir protesto esnasında olmak üzere iki kez yüz tarama teknoloji sayesinde yüzü taranmıştır. Bu görüntülerin izleme listesinden bir isimle eşleştirilemediği takdirde silinmesi gerekirken, görüntüler silinmemiş sisteme kaydedilmiştir. Bay Bridges, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde de geçen özel hayatın gizliliği hakkının ihlal edildiği gerekçesi ile dava açmıştır. Londra Yüksek Mahkemesi, önüne gelen başvuruyu yüz tanıma teknolojisinin kullanımının hukuka aykırı olmadığını gerekçe göstererek reddetmiştir. Bunun üzerine, Bridges karara karşı temyiz yoluna başvurmuştur.
Temyiz Mahkemesi, Güney Galler Kolluk Kuvvetleri tarafından kullanılan Otomatik Yüz Tanıma Teknolojisi (“AFR“)’nin nerede kullanıldığının belirli olmadığı ve kimlerin izleme listesine alınabileceği konusunda açıklık bulunmadığı gerekçesiyle önüne gelen başvuruyu kabul etmiştir. Temyiz mahkemesinin yanı sıra İngiltere Veri Koruma Otoritesi (ICO) de bu teknolojinin kullanımını öngören mevcut düzenlemelerin polise çok fazla takdir yetkisi tanıdığını belirtmiştir. Temyiz kararında değinilen diğer hususlar ise, yüz tanıma teknolojisine dair veri koruma etki değerlendirmesinin eksik olduğu ve bu sistemdeki yazılımın ırk ve cinsiyet gibi bazı konularda önyargılı davranarak ayrımcılığa yol açıp açmadığının Mahkeme tarafından yeterince araştırılmadığıdır.
Güvenlik güçleri yakalamak istedikleri kişileri tespit etmek maksadıyla teknolojinin sunduğu imkanlardan faydalanmaktadır. Yüz tanıma teknolojileri bu durumun en açık örneklerinden biridir. Ancak güvenlik ve özgürlük arasındaki denge her zaman öncelikli gözetilmesi gereken bir husustur. Suistimale açık gelişen teknolojinin kullanımı konusunda – R( Bridges ) -v- Chief constable of South Wales Police & Ors kararında da vurgulandığı üzere- kolluk güçlerine keyfi uygulamalar yol açacak kadar geniş hakların verilmemesi gerekir. Aksi halde toplumlarda panoptikon modeli bir dünyada yaşıyor olma hissi oluşabilir. Bunun neticesinde, kişiler yaptıkları her davranışın izlendiği korkusuyla ve özel bir hayatlarının kalmadığı düşüncesiyle hareketlerini sürekli olarak kısıtlayacak ve endişe içinde yaşayacaklardır. Bu ise demokratik toplumlarda karşı çıkılan bir durumundur.
Temyiz Mahkemesi’nin kararının özetine buradan ulaşabilirsiniz.
Click to access R-Bridges-v-CC-South-Wales-ors-Press-Summary.pdf
Avrupa siber güvenlik,verilerin gizliliği, kişisel haklar-özgürlükler vs. konularında sanırım dünyada liderliği yapıyor. Ama görüyoruz ki orada bile hukuk-kolluk-istihbarat-bilişim birimlerinin tam bir koordinasyonu ve ortak tutumu yok. Hatta
mevcut hukuki düzenlemeler çok fazla açık içeriyor, birbirine zıt oldukça fazla yorum farklılıkları mevcut. Bizde durum ne onu hiç bilmiyoruz. Umarım sizler sayesinde farkındalığımız artar da bu konuda bari dünyanın gerisinde kalmayız.
LikeLike