Yapay zeka (YZ)’ nın bizlere sunduğu eşsiz imkanlardan bir şekilde pek çoğumuz yararlanıyoruz. Peki YZ teknolojilerinin beraberinde getirdiği riskler herkes için eşit düzeyde mi? Bu sorunun cevabı birçok araştırmada ortaya konulduğu üzere, hayır. Örneğin geçen hafta paylaşmış olduğum UNESCO raporunda, yapay zekanın toplumsal cinsiyet eşitliğinin önünde bir risk teşkil ettiği, kadın ve kız çocuklarının YZ algoritmaları tarafından ayrımcılığa maruz bırakılma ihtimallerinin daha yüksek olduğu örneklerle ortaya konulmuştu. Yaş bazında bir değerlendirme yapıldığımızda ise, YZ teknolojisinin riskleri karşısındaki en savunmasız grubun çocuklar olduğunu söylememiz mümkündür. Son zamanlarda devletlerin, sivil toplum kuruluşlarının, derneklerin ve bireylerin çocukların yüzleştiği tehlikenin farkına varması, bu konuda harekete geçmelerini sağlamıştır. Örneğin, 2 Eylül’de Birleşik Krallık’ta Yaşa Uygun Tasarım Yasası yürürlüğe girdi. Bu yasayla beraber, kuruluşlara ürün ve çevrimiçi hizmetlerinde en baştan itibaren (yani ürünlerinin tasarım aşamasından itibaren) çocukların mahremiyetini merkeze koymalarını sağlayan standartlar getirilmiştir. Çocukların korunması konusunda yaşanan güzel gelişmeler sadece devlet bazında kalmamış bireyler de harekete geçmiştir. Bu hafta Birleşik Krallık’ta 13 yaş altı 5 milyon çocuğun veri koruma hakları ile ilgili olarak Google aleyhine 3 milyar dolarlık dava açılmıştır. Davanın açılma nedeni, YouTube’un ebeveyn onayı olmaksızın çocukları sürekli izlemek suretiyle veri koruma kurallarını ihlal etmesidir. Son olarak, Netflix’te oldukça popüler olan “The Social Dilemma” isimli belgesel çocukların sosyal medyada karşısındaki savunmasızlıklarını sayısal verilerle destekleyerek başarı bir şekilde izleyiciye sunmuştur.
Yaşadığımız bilgi çağında, çocukların dijital dünyada maruz kaldıkları hakaretler (siber zorbalık), sosyal medya platformlarında kendilerini olduğundan daha iyi haliyle gösterme çabaları, dijital kimlik ve gerçek kimlikleri arasında yaşadıkları kimlik bunalımları ve farklı grupların manipülasyonlarına ve cinsel tacizlerine maruz kalmaları gibi pek çok sorun küçüklükten itibaren çocukların sırtına ağır bir yük olarak yüklenmektedir. Özellikle sosyal medya platformlarının hayatımıza girmesi ile beraber, çocuk kullanıcılardaki psikolojik sorunlar ve intihar oranlarında ciddi bir artış gözlenmiştir. ABD’li gençlerin % 59’u çevrimiçi ortamda zorbalığa veya tacize uğradı ve % 90’ından fazlası kendileri için büyük bir sorun olduğuna inanıyor (Pew Research Center, 2018). Çocuklar için tehdit bu denli büyükken ebeveynleri tarafından bu zorluklar karşısında yalnız bırakılmaları konunun endişe veren bir diğer yanıdır.
UNICEF’in Yapay Zeka Politikası Kılavuzu
Tüm bu sorunlara çözüm arayışı içinde olan önemli kurumlardan biri de UNICEF’tir. UNICEF tarafından bu hafta önemli bir kılavuz yayınlandı. Kılavuzun başlıca amacı devletlerin ve özel sektörde faaliyet gösteren kuruluşların yapay zeka politikalarında çocuk haklarını gözetmesini sağlamak. Kılavuz bu amaç doğrultusunda yapay zeka sistemlerinin çocukların haklarını nasıl koruduğunu ya da zayıflattığını ele alıyor.
Çocuk Haklarına Dair Sözleşme‘deki düzenlemeler baz alınarak çocuk haklarını koruyan yapay zeka için üç temel kriter öngörülmüştür:
-YZ politikaları ve sistemleri çocukları korumayı hedeflemelidir.
-YZ uygumaları çocukların ihtiyaçları ve hakları konusunda ayrımcılığa neden olmamalıdır.
-YZ teknolojisi aracılığıyla çocuklar YZ’nin geliştirilmesine ve kullanımına katkıda bulunmalıdır.
UNICEF, YZ teknolojisinin çocuk haklarıyla sürekli uyum halinde olması için bu kılavuzun başlangıç niteliğinde olduğunu belirtmiştir. Ayrıca kılavuzu geliştirmek adına YZ geliştiricilerinden, şirketlerden, devlet kurumlarından, uluslararası kuruluşlardan, akademisyenlerden ve yetişkinlerden 16 Ekim 2020 tarihine kadar görüş bildirmelerini talep etmiştir.
Bu yazıyı bir anket sorusu ile bitirmek istiyorum.
Kılavuzun tamamına aşağıdan ulaşabilirsiniz.
Click to access UNICEF-Global-Insight-policy-guidance-AI-children-draft-1.0-2020.pdf