AKILLI SÖZLEŞMELER VE MUHTEMEL SORUNLAR

Akıllı sözleşmeler günümüzde iş dünyasındaki trendler arasında yer almaktadır. Birçok ülkede henüz hukuken tanınmamışsa da akıllı sözleşmelere olan rağbet gün geçtikçe artmaktadır. “Akıllı sözleşme” yeni bir kavrammış gibi algılansa da aslında ilk kez 1994’te Nick Szabo tarafından kullanılmıştır. Çeyrek asırdır hayatımızda olan bu kavram, tarafların sözleşmedeki yükümlülüklerini yerine getirmesi noktasında yazılımlardan yararlandıkları bir protokoldür. Akıllı sözleşmelerde tarafların yükümlülükleri konusunda birbirlerine veya üçüncü kişilere güvenmeleri gerekmez. Zira ortaya konulan sistem blokzincir tabanlı varlıkları ve işlemleri kontrol ederek borçların ifasını garanti etmektedir. Yani bu sözleşmelerin amacı, aracıları ortadan kaldırmak ve tarafların yükümlülüklerine aykırı davranma ihtimalini engellemektir. Akıllı sözleşmeler için verilen klasik örnek ise otomatlardır. Alıcı otomata belirli bir miktar para atarak herhangi bir aracı olmaksızın istediği ürünü satın alabilmektedir. Otomat paranın atılması ile birlikte ürün verme işlemini otomatik olarak yerine getirmiştir. Aracı kurumu ortadan kaldıran akıllı sözleşmeler veri güvenliği artırır, işlem maliyetini azaltır ve zaman tasarrufu sağlar. Birçok faydası bulunana akıllı sözleşmeler kimi zaman sözleşmedeki tarafların bazı sorunlar yaşamasına neden olabilir. Şu an akıllı sözleşmelerde karşılaşılan iki temel sorun: “bu sözleşmelerin uygulanabilirliğinin belirsizliğini korunması” ve “kapsamı ve kapasitesi sınırlı olan akıllı sözleşmelerin karmaşık yapıdaki sözleşmeleri uygulama noktasındaki yetersizliğidir”.

  1. Akıllı sözleşmelerin hatalı kodlanmasından kaynaklanan sorunlar gündeme gelebilir.

Akıllı sözleşmeler temel olarak bir dizi koddan ibarettir. Varlıklar ve sözleşme koşulları kodlanarak blokzincirdeki bir blokun içine yerleştirilir. Koşullar içerisinde yer alan tetikleyici unsur sözleşmeyi tetiklediğinde, yükümlülükler sözleşme koşullarına uygun olarak yerine getirilir. Kodlanan program, yükümlülüklerin yerine getirilip getirilmediğini otomatik olarak kontrol eder. Ancak programın hatalı kod içermesi halinde, tarafların ifa yükümlülüğünü yerine getirmesinde bazı aykırılıklar gündeme gelecektir. Blokzincirin değişmez yapısı dolayısıyla koddaki hataların giderilmesi de oldukça zordur. Kaldı ki, sözleşmede kötü niyetli bir taraf varsa bu durumu suistimal etme ihtimali de mevcuttur. Böyle bir açığı/hatayı fark eden kötü niyetli taraf, sözleşmedeki yükümlülüğünü yerine getirmekten kaçınabilecektir. Örneğin akıllı sözleşme üzerinden işlem yapan alıcının hatalı bir kod dolayısıyla 10 TL ödeyerek alması gereken ürünü/hizmeti 100 TL ödeyerek aldığını varsayalım. Bu durumda alıcı ödemesi gerekenden 90 TL daha fazla ödeyerek ürüne/hizmete ulaşmıştır. Ürün/hizmet alıcıya otomatik olarak sunulduğu için satıcı ifa yükümlülüğünü yerine getirmiş sayılacaktır. Akıllı sözleşmedeki hatadan yararlanarak teknik açıdan hiçbir hükmü ihlal etmeyen satıcı 90 TL ‘yi iade etmeyebilir. Buna karşılık alıcının da başvuracağı yargı merci henüz mevcut değildir.

Gerçek bir örnek olarak DAO saldırısı gösterilebilir. 2016 yılında DAO’nun kodlarındaki açığı fark eden bir kullanıcı bunu kötüye kullanarak DAO havuzunda bulunan Etherlerin üçte birini başka bir hesaba aktarmıştır. Normalde, kullanıcılar DAO tokenlarını verip etherlerini geri almaktadır. Ancak saldırıyı gerçekleştiren kullanıcı, koddaki açık sayesinde verdiği DAO tokenlerın sisteme işlenmesini/güncellenmesi engelleyerek bunları defalarca satmış ve yaklaşık 50 milyon Dolar değerinde Ether’e ulaşmıştır. Bu noktada, kodlama hatalarından kaynaklanan uyuşmazlıklar için akıllı sözleşmelerin güncellenebilmesine imkan tanıyan mekanizmalar faydalı olacaktır. Nitekim DAO saldırısında da bir grup güncelleme yapma yoluna gitmiştir. Bugün sözleşmedeki hataları ayıklayan ve tarafların sözleşmeyi değiştirmesine izin veren çeşitli protokoller mevcuttur.

2. Akıllı sözleşmeleri hukuken tanımayan pek çok ülke mevcuttur.

Akıllı sözleşmelerin hukuken tarafları bağlayıp bağlamadığı konusunda, ülkeden ülkeye farklılık gösteren bir belirsizlik söz konusudur. Birçok avantajına rağmen hükümetler bu sözleşmeleri hukuken tanıma noktasında temkinli yaklaşmaktadır. Yasa koyucuların bu yaklaşımı akıllı sözleşmelerle iş faaliyetlerini sürdüren kişilerde, sözleşmeden doğan uyuşmazlıkları çözüme kavuşturamayacakları yönünde endişe yaratmaktadır. Diğer taraftan sözleşmeden doğacak uyuşmazlıklarda mevcut hukuk kuralları çözüm sunabilecek nitelikte değildir. Dahası, pozitif hukuk muhtemel sorunlara cevap verebilecek olsa bile sunulan çözümler tarafların ihtiyaçlarına ne ölçüde yanıt verebilecektir? Nitekim Belarus, Rusya ve ABD’nin bazı eyaletlerinde, mevcut hukuk kurallarının akıllı sözleşmelerden doğacak sorunları karşılama konusunda yetersiz kaldığı kabul edilmiş ve ayrıca bir hukuki düzenleme yapılmıştır.

Dünya Ekonomik Forumu aşağıda yer alan görselde, akıllı sözleşmelerin tasarımında bulunması gereken kriterlere yer vermiştir. Buna göre henüz tasarım aşamasındayken akıllı sözleşmeler yasal süreçler göz önünde bulundurularak meydana getirilmelidir. Örneğin, akıllı sözleşmelerden doğacak uyuşmazlıkların nasıl çözüleceği sözleşmede belirlenmelidir. Ancak belirtmek gerekir ki, karışık sözleşmelerin akıllı sözleşmelerle düzenlenmesi şu anda sınırlı ve zorken hukuka uygun düzenlenmesi de bir diğer karışıklık sebebi olarak karşımıza çıkacaktır.

World Economic Forum

3. Bu teknolojilere alışık olmayan hakimler ve savcılar birtakım ticari sırların açığa çıkmasına sebebiyet verebilir.

Birçok hakim, savcı ve avukat ağır iş yükü sebebiyle güncel gelişmeleri takip etmekte zorlanmaktadır. Sınırlı bir sürede değişen mevzuatı takip edebilen yargı mensupları diğer gelişmelerden genellikle bihaberdir. Hakim ve savcılar akıllı sözleşmelerle ilgili bir uyuşmazlıkla karşılaştığında, ayrıca bir hukuki düzenleme mevcut değilse sözleşmeler hukuku kapsamında sorunu ele alacaktır. Ancak gerek soruşturma sürecinde gerekse dava devam ederken taraflardan istenilen bilgi ve belgeler birtakım ticari sırlarının açığa çıkmasına sebebiyet verebilir. Zira akıllı sözleşmelerden doğan uyuşmazlıklar henüz bir davaya da konu olmamış ve yargı mensupları bu konuyu yeterince değerlendirememiş olabilir. Bu doğrultuda, dava açmayı düşünen taraflar, mahkemelerin elektronik delilleri kabul edip etmeyeceğini ve nasıl inceleyeceğini değerlendirmelidir. Bu doğrultuda, tahkim gibi alternatif uyuşmazlık çözüm yolları tercih edilebilir.

1 comment

Leave a Reply

Fill in your details below or click an icon to log in:

WordPress.com Logo

You are commenting using your WordPress.com account. Log Out /  Change )

Twitter picture

You are commenting using your Twitter account. Log Out /  Change )

Facebook photo

You are commenting using your Facebook account. Log Out /  Change )

Connecting to %s

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

%d bloggers like this: